Resmi nikahın, yani evliliğin kendiliğinden düşmesi veya sona ermesi Türk Hukuku'nda belirli şartlara bağlanmıştır. Eşlerin ayrı kalması, doğrudan doğruya evliliği kendiliğinden sona erdiren bir durum değildir. Ancak, belirli sürelerle devam eden ayrılıklar boşanma davalarına gerekçe oluşturabilir. Bu makalede, eşlerin ayrı kalmasının evliliğe etkileri, boşanma davaları ve ilgili yasal düzenlemeler detaylı bir şekilde incelenecektir.
Türk Medeni Kanunu'na göre evlilik, aşağıdaki hallerde sona erer:
Görüldüğü üzere, eşlerin ayrı yaşaması doğrudan evliliği sona erdiren bir neden değildir. Ancak, ayrılık süresi ve nedenleri, boşanma davası açılması için önemli bir zemin oluşturabilir.
Ayrılık, Türk Medeni Kanunu'nda boşanma nedenleri arasında sayılan "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" (şiddetli geçimsizlik) vakasının bir göstergesi olabilir. Bu durumda, eşlerden biri veya her ikisi birden boşanma davası açabilir. Ayrılığın boşanma davasına etkisi, ayrılığın süresi, nedeni ve tarafların kusur durumuna göre değişiklik gösterir.
Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesi, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davasını düzenlemektedir. Eğer eşler arasında ortak hayat yeniden kurulamayacak şekilde evlilik birliği temelinden sarsılmışsa, her iki eş de boşanma davası açabilir. Fiili ayrılık, bu sarsılmanın önemli bir kanıtı olarak değerlendirilir.
Eşler, boşanma ve boşanmanın mali sonuçları (tazminat, nafaka, mal paylaşımı vb.) konusunda anlaşmaya varırlarsa, anlaşmalı boşanma davası açabilirler. Anlaşmalı boşanma için eşlerin en az bir yıl evli kalmış olmaları gerekmektedir. Fiili ayrılık, anlaşmalı boşanma sürecini kolaylaştırabilir; zira eşler arasındaki sorunların çözülememesi ve ayrı yaşamaları, boşanma konusunda ortak bir noktaya gelmelerini sağlayabilir.
Eşlerden birinin açtığı boşanma davası reddedilir ve bu karar kesinleştikten sonra üç yıl içinde ortak hayat yeniden kurulamamışsa, bu durum da boşanma nedeni olarak kabul edilir (TMK m. 166/4). Bu durumda, ilk davayı açan tarafın kusurlu olup olmaması önemli değildir. Üç yıllık süre içinde ortak hayatın kurulamaması, evliliğin fiilen sona erdiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir.
Ayrılık süresi, boşanma davalarında önemli bir delil niteliği taşır. Uzun süren ayrılıklar, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının ve ortak hayatın yeniden kurulamayacağının bir göstergesi olarak değerlendirilir. Ancak, ayrılık süresi tek başına boşanma sebebi değildir. Ayrılığın nedeni, tarafların kusur durumu ve diğer deliller de dikkate alınır.
Yargıtay, eşlerin ayrı yaşaması durumunda boşanma davalarını incelerken, ayrılığın nedenini, süresini, tarafların kusur durumunu ve evlilik birliğinin yeniden kurulma ihtimalini değerlendirir. Yargıtay kararlarına göre, uzun süren ve ortak hayatın yeniden kurulamayacağı anlaşılan ayrılıklar, boşanma nedeni olarak kabul edilebilir.
Eşlerin ayrı kalması, resmi nikahı kendiliğinden düşürmez. Ancak, belirli bir süre devam eden ayrılıklar ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunda, boşanma davası açılması için gerekçe oluşturabilir. Boşanma davasında, ayrılığın nedeni, süresi, tarafların kusur durumu ve diğer deliller dikkate alınarak karar verilir. Eşlerin boşanma sürecinde hukuki destek almaları, haklarını korumaları açısından önemlidir. Avukat aracılığıyla süreci takip etmek, hak kayıplarının önüne geçilmesine yardımcı olabilir.